Öncelikle biliyorum, Atari değil kaset üflediğimiz konsolun adı, NES (Japonya’da **Fami**ly**Com**puter). Kasetler çalışmayınca üflediğimiz (GameBoy’lara da aynı tarifeyi uygulardık), adaptör ısındı diye seansları erken kapattığımız, SCART kablolarıyla cebelleştiğimiz eski zaman olur ki…Oyun kontrolcüsündeki tuşları (A,B, yön, start, select ve şanslıysanız birkaç tuş daha) bir girdi, konsolla anlaştığımız ortak dil olarak varsayarsak ve sınırlarımız olarak düşünürsek — Wittgenstein’a da selam yollayarak — kısıtlı ama güzel bir dünyamız varmış. Aslında bir çok şeyin olduğu gibi o dönemdeki motivasyonlarımızın da iktisadi neden-sonuç ilişkileri varmış da pek anlamamışız (cehalet saadet olabiliyor bazen). İktisadın ve toplumun kendisi gibi biz de, o dönemdeki davranışlarımız da, bilgi birikimimiz de radikal şekilde değişmiş. ## Kültürel Arbitraj Bu tanıma [Atlantic’teki bir yazıda](https://www.theatlantic.com/culture/archive/2024/05/cultural-arbitrage-good-taste/678244/) denk geldim. Dünya küreselleştikçe, teknoloji geliştikçe bilgi çok daha hızlı yayılıyor. Bilginin arzı artsa da kalitesi iyileşmeyebiliyor fakat birçok kişi ya bunu fark etmiyor, ya da önem atfmetiyor. Belki de bilgiye, okuyana olan saygının azalmasının ve Asimov’un aşağıdaki alıntıda belirttiği gibi insanların kendi cehaletlerini diğerlerinin birikimi kadar değerli görmesinin sebeplerinden biri budur. > Entelektüalizm karşıtlığı, demokrasinin “benim cehaletim de senin bilgin kadar iyidir” anlamına geldiği şeklindeki yanlış düşünceyle beslenerek, siyasi ve kültürel hayatımızda sürekli olarak yer etmiştir. Atlantic’teki kültürel arbitraj kavramını da aşağı yukarı çevirirsek; > Nasıl ki finansal arbitraj, malların ucuz olduğu bir piyasada satın alınıp pahalı olduğu bir piyasada kâr amacıyla satılması anlamına geliyorsa, kültürel arbitraj da bilgi, mal veya tarzların yaygın olduğu bir yerde satın alınıp nadir olduğu yerlerde dağıtılmasıdır. “Kâr” para olarak değil, saygınlık ve sosyal nüfuz olarak elde edilir. Bireyler, başkaları bilgilerini faydalı ya da eğlenceli bulduğunda saygı kazanırlar ve tekrarlanan bu ödüller, kişiliklerini buna dayalı olarak akıllı, dünyevi ve bunlarla bağlantılı olarak oluşturmalarına yardımcı olabilir. Bu olasılık pek de gerçekleşiyor gibi gelmedi bana, belki de coğrafyayla ve toplumsal ağlar ile ilgilidir. ## Gerçek Hayatta Kültürel Arbitraj Yazar da makalesinde bir zamanlar meşhur _Punch Out_ oyununa ve hile kodlarına değinmiş. Bizim dönem biraz daha şanslıydı, hile kodlarının var olduğu olduğunu muhtemelen çoğumuz bilmiyorduk (bilgi asimetrisi bazen iyidir, Mortal Kombat’ta rastgele basıyordum ben). Daha sonra bilgisayara geçtiğimiz dönemlerde bir yandan oyun dergileri yaygınlaşırken bir yandan internet iyi kötü evlere girmeye başlamıştı. Kuşkusuz ki biraz daha önceki yıllarda oyundaki hile kodlarını bilenler çevresi tarafından aranan çocuklardan olmuşlardır fakat biz de bunları ya dergilerden ya da sağdan soldan bulup kağıda, oraya buraya yazıyorduk. Warcraft 3, AOE, Fifa 2000 hilelerini görünce birçok kişi geçmişe dönüyordur. _Bu arada coğrafyanın sermayeye erişimdeki önemini de vurgulamak ve başlığa atıf yapmak için bir fırsat. Biz kasetlere üflerken muhtemelen yaşıtlarımız bizim varlığını bilmediğimiz hilelere erişip kendi aralarında rekabet ediyorlardı._ **_Peki günümüzde teknolojiyi seven, bir şeyleri araştıran nesli bu yöne iten acaba o dönemdeki arayışlarının kısıtlı bilgi altında başarıya ulaşması olabilir mi? Ya da şimdi bu ilginin azalmasının sebebi artık bilginin anlamının değişmesi ya da yeni oluşan bilginin değerini de hızla ilerleyen teknoloji sayesinde eskisine kıyasla çok hızlı yitirmesi?_** Artan teknolojik şok bizim verimlilik anlayışımızı alttan alta etkiledi ve bunu toplumsal çürüme olarak da görüyoruz gibi hissediyorum bazen. Kuşakların önceki hafızayı taşıması beklense de bir kopuş ya da fazla yüklenmeden muzdaripler sanki. **Kültürel arbitraj çabası sırf ilgi ve saygı peşinde getiriyi değil, bilginin kendisini, sermayeyi çürütüyor ve kısır bir döngüye sürüklüyor. İnsanlar bilgileri herkesten önce, herkesten farklı şekilde sunmaya çalışırken bilginin doğasını yaralıyor.** ## Çözüm var mı? Bence en önemli sorulardan biri bu durum ve bu noktada çözümün bu sistemin içinden mi dışından mı geleceğinden emin olamıyorum. Hemen hemen bütün sosyal mecralarda vasıflı/vasıfız her gruptan mesleğe sahip insanları görüyor, takip ediyoruz. Her birinin — bizler de dahil olmak üzere — farklı tarzları ve farklı öncelikleri var. _Ben sistemin herkesi önce sistemin kendisine ilgi duyacak şekilde eğittiği (sonsuz akan reelsler, twitler, videolar), ardından da bu sisteme uygun içerik üreticisi haline getirdiğini düşünüyorum._ **Piyasaya doğrudan saçma sapan, bilimsellikten uzak hatta aptalca içeriklerle giriş yapanlar olduğu gibi (ki günlük hayat için belki uygun olabilir — hatta bu akım satabilir), birçok akademisyenin de zamanla bu çarka teslim olduğunu ve elindeki bilginin sahibi olmanın üstünlüğünü kaybedip zapturapt altına girdiğini hissediyorum.** Çözüm sosyal medya detoksu mu, internetin olmadığı bir yerlere yerleşmek mi, ekran süresini sınırlamak mı, yoksa insanın kendini eğitip bu sinyalleri ayırt edebilmesi mi emin değilim ama bu işin bu şekilde gidemeyeceği, aksi takdirde sansayonun, _aptallığın prim yaptığı bir dünyada refahın geriye gideceği — ve belki de bunun parçası olacağımız — gerçeği korkutucu şekilde ortada duruyor._ ### Algoritmalar İşin belki de daha trajik yanı bu gelişmeler olurken algoritmaların da tam olarak kaçtığımız şeyi teşvik etmesi ve çarpan etkisi yaratması. Homo economicus’un nasıl yerle bir olduğunu burada da acı şekilde görüyoruz. _Dikkatimizin çalınması çok mu iddialı bir söylem bilmiyorum ama kaynak tahsisinin kesinlike etkilendiğini ve toplumun farklı kesimlerine farklı büyüklüklerde yansıyan bir maliyet yaratıldığını düşünüyorum._ ## Sonuç ve Gelecek > Oyunların hile kodlarını paylaşarak saygı kazanmak geçmişte kalmış olabilir, ancak kültürü harekete geçirmek için yenilikçiler ve arabulucular için yeni yöntemleri teşvik etmemiz gerekiyor — aksi takdirde kültür hiç ilerleme göstermeyebilir. Alttaki kitap rastgele olaylardaki anlam arayışımızı ve olası sonuçlarını farklı açılardan ele almakta, bu noktada ilgili cümlenin de konuya bi perspektif kattığını düşünmekteyim. > Fikirler — hatta yanlış olanlar bile — harekete geçmeye teşvik eder ve milyarlarca insan daha önce hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde yeni fikirlere maruz kalmaktadır. Tarihçi Felipe Fernández-Armesto’nun yazdığı gibi, “Fikirler insanlık kültüründeki değişimin motorlarıdır ve… değişimin hızı fikirlerin karşılıklı erişilebilirliğinin bir fonksiyonudur.” Bu değişim motoru şu anda aşırı hızlı çalışıyor. **Motor yavaşlamak ve farklı bir yöne doğru çalışmaya başlamak zorunda. Aşırı ısınma ne ekonomi, ne de fikirler için iyi bir geleceğe işaret etmiyor.**