## Tanım - Yatırım, bugün tüketilmeyen ancak gelecekte zenginlik yaratmak için kullanılacak malların satın alınması anlamına gelir. - Makroekonomide yatırım, gelecekte bir çıktı veya gelir akışı sağlayan birim zamanda satın alınan veya biriktirilen mal miktarıdır. - Yatırım, makine, ekipman ve binalar gibi maddi varlıkların yanı sıra araştırma ve geliştirme, eğitim ve öğretim gibi maddi olmayan varlıkları da içerir. - Yatırım, toplam talebin önemli bir bileşenidir ve ekonomik büyüme ve istihdam düzeyinin belirlenmesinde önemli bir rol oynar. - Yatırım harcamalarındaki değişiklikler, iş döngüsünü etkilediği ve ekonomik dalgalanmalara yol açabildiği için ekonominin geneli üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. - *Yatırım, bir ekonominin uzun dönemli üretken kapasitesinin ve potansiyel çıktısının temel belirleyicisidir.* - Yatırım seviyesi sermaye stokunu etkiler, bu da üretkenliği, rekabet gücünü ve yaşam standartlarını değiştirir. - **Gerçekleşen Yatırım**: Firmaların bir dönem içinde yapmayı planladıkları yatırım düzeyine planlanan yatırım, hayata geçen düzeye ise gerçekleşen yatırım adı verilir. Gerçekleşen yatırım planlanmış ve planlanmamış yatırımların toplamıdır. Örneği satış hedefiyle üretilmiş fakat satılmayan mallar envantere eklenir ve yatırım sayılır. ## Yatırım Fonksiyonu **Yatırım fonksiyonu**, yatırım ve belirleyicileri arasındaki ilişkinin matematiksel bir temsilidir ve yatırım harcamalarının çeşitli ekonomik değişkenlerdeki değişikliklere nasıl tepki verdiğini açıklar. Yatırım fonksiyonu genelde $I = f(r, Y, E)$ şeklinde ifade edilirken; $I$ yatırım harcamalarını, $r$ faiz oranını, $Y$ gelir veya çıktıyı, $E$ gelecekteki ekonomik koşullara ilişkin beklentileri temsil eder. ### Faiz Oranı (r) Faiz oranı, yatırım projeleri için borçlanma maliyetini gösterir. *Faiz oranı ile yatırım harcamaları arasında ters yönlü bir ilişki vardır.* Faiz oranları yüksek olduğunda, borçlanma daha pahalı hale gelir ve yatırımları caydırır. Tam tersi durumda, faiz oranları düşük olduğunda ise borçlanma daha ucuzdur ve yatırımı teşvik eder. ### Gelir / Çıktı (Y) Gelir veya çıktı, genel ekonomik faaliyet düzeyi ile mal ve hizmetlere olan talebi temsil eder. *Gelir ve yatırım harcamaları arasında pozitif bir ilişki vardır.* Ekonomi büyüdükçe ve gelir arttıkça, firmalar yatırım için daha fazla fona sahip olur ve yeni yatırım projeleri üstlenme olasılıkları artar. ### Beklentiler (E) Beklentiler gelecekteki ekonomik koşullar ve yatırım projelerinin kârlılığı ile ilgilidir. *Olumlu beklentiler ile yatırım harcamaları arasında pozitif bir ilişki vardır.* Firmalar güçlü ekonomik büyüme, artan talep ve artan karlar beklediklerinde, yeni projelere yatırım yapma olasılıkları daha yüksektir. Tersi durumda beklentiler kötümser olduğunda ise firmalar yatırım planlarını erteleyebilir veya iptal edebilir. >[!örnek] >Yeni bir tesise yatırım yapıp yapmayacağına karar verecek bir imalat şirketi düşünün. Şirket, proje için borçlanma maliyetini belirlemek üzere *cari* faiz oranını değerlendirecektir. Ayrıca, genel ekonomik koşullar ve gelir seviyelerinden etkilenen ürünlerine yönelik mevcut ve gelecekte beklenen talebi de değerlendirmek zorundadır. Ayrıca şirket, gelecekteki pazar eğilimleri, teknolojik gelişmeler ve yatırımın potansiyel kârlılığı hakkındaki beklentilerini de dikkate alacaktır. Bu faktörlere dayanarak, şirket yeni üretim tesisi yatırımına devam edip etmeme konusunda bir karar vermek durumundadır. # Faiz Oranı Faiz oranı yatırım harcamalarının önemli bir belirleyicisidir. Faiz oranı ile yatırım arasında ters yönlü bir ilişki vardır, yani faiz oranı yükseldikçe yatırım harcamaları azalma eğilimine girer (ya da tam tersi). Bu ters yönlü ilişki borçlanmanın maliyeti ve yatırım yapmanın fırsat maliyeti arasındaki ilişkiden kaynaklanmaktadır. **Yatırım yapmazsam bu para ile ne kadar (risksiz) faiz geliri elde edebilirim (ya da ikinci en iyi alternatifi)?** Faiz oranları yüksek olduğunda, borçlanma daha pahalı hale gelir ve yatırım projelerini daha az cazip kılar. Firmalar yatırım planlarını ertelemeyi veya iptal etmeyi seçebilir. Faiz oranları düşük olduğunda, borçlanma daha ucuzdur. Bu da yatırım projelerini daha uygulanabilir hale getirir ve firmaları yatırım yapmaya teşvik eder. Faiz oranı ile yatırım arasındaki ters yönlü ilişki matematiksel olarak $I=I_0-b×r$ şeklinde gösterilebilir; $I$ yatırım harcamalarını, $I_0$ otonom yatırımı (faiz oranından bağımsız yatırımı), $b$ yatırımın faiz oranındaki değişikliklere duyarlılığını, $r$ faiz oranını temsil eder. b'nin önündeki negatif işaret, faiz oranı ile yatırım arasındaki ters yönlü ilişkiyi ifade ederken b'nin değeri bu ilişkinin büyüklüğünü belirler. Daha büyük bir b değeri, yatırımın faiz oranındaki değişikliklere daha duyarlı olduğu anlamına gelir. >[!Örnek] >Yeni bir konut projesine yatırım yapmayı planlayan bir gayrimenkul geliştirme şirketi düşünün. Merkez bankası faiz oranlarını yükseltirse (r↑), proje için borçlanma maliyeti artacaktır. Yüksek faiz oranları konut projesini daha az kârlı hale getirecek, şirket kredileri için daha fazla faiz ödemek zorunda kalacaktır. Sonuç olarak, şirket yatırım planlarını azaltmaya veya faiz oranları daha uygun hale gelene kadar projeyi ertelemeye karar verebilir. Öte yandan, merkez bankası faiz oranlarını düşürürse, borçlanma daha ucuz hale gelir ve konut projesi daha cazip hale gelir. Şirket, daha düşük borçlanma maliyetlerinden yararlanmak için yatırım planlarını genişletmeyi veya projeyi hızlandırmayı seçebilir. ![[Pasted image 20240318140806.png]] ## Yatırımların Faiz Oranında Duyarlılığını Etkileyen Faktörler Yatırımların faiz oranındaki değişikliklere duyarlılığı ($b$) çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir: - **Yatırımın türü:** Uzun vadeli altyapı projeleri gibi bazı yatırımlar, kısa vadeli yatırımlara kıyasla faiz oranı değişikliklerine karşı daha hassas olma eğilimindedir. - **Sektör:** Gayrimenkul ve sermaye yoğun üretim gibi belirli sektörler, borç alınan fonlara bağımlılıkları nedeniyle faiz oranı dalgalanmalarına karşı daha hassastır. - **Alternatif yatırım fırsatlarının mevcudiyeti:** Eğer cazip alternatif yatırımlar mevcutsa, firmalar faiz oranı değişikliklerine daha duyarlı olabilir. Politika yapıcılar ve merkez bankaları para politikası ve faiz oranı seviyeleri hakkında karar verirken yatırımların faiz oranlarına duyarlılığını göz önünde bulundururlar. # Gelir Eğer yatırımlar $I=I_0+m×Y_d$, yani gelirin bir fonksiyonu şeklinde ifade ediliyorsa; $I$ yatırım harcamalarını, $I_0$ otonom yatırımı (gelir düzeyi/faiz oranından bağımsız yatırımı), $m$ marjinal yatırım eğilimini, $Y_d$ harcanabilir geliri temsil eder. Marjinal yatırım eğilimi (MPI) ise $△I/△Y_d$ şeklinde ifade edilebilir, gelirdeki değişimlerin yatırımlar üzerindeki etkisini ifade eder. Bu değerin pozitif işareti, gelir ve yatırım arasındaki aynı yönlü ilişkiyi gösterir ve değeri ilişkinin gücünü belirler. Daha büyük bir MPI değeri, yatırımın gelirdeki değişikliklere daha duyarlı olduğu anlamına gelir. >[!example] Örnek > Harcanabilir gelir 250 milyon TL’den 300 milyon TL’ye çıktığında yatırımlar 12 milyon TL’den 32 milyon TL’ye çıkıyorsa uyarılmış yatırım ($△I$) 20 milyon TL’ye eşittir. $△Y_d$ 50 milyon TL ise 20/50 = 0.4 = MPI olacaktır. Gelir ya da çıktı, yatırım harcamalarının bir diğer önemli belirleyicisidir. **Gelir ve yatırım arasında pozitif bir ilişki vardır, yani gelir arttıkça yatırım harcamaları da artma eğilimindedir (ya da tersi).** Bu pozitif ilişki, daha yüksek gelir seviyelerinin büyüyen bir ekonomiye işaret ettiği ve bunun da karlı yatırımlar için daha fazla fırsat yarattığı temeline dayanır. Firmalar ürün ve hizmetlerine yönelik talep artışı yaşadıkça, artan talebi karşılamak için üretim kapasitelerini genişletmeye yönelik yatırım yapma olasılıkları da artmaktadır. Ayrıca, daha yüksek gelir seviyeleri firmalara yatırım amacıyla kullanılabilecek daha fazla fon (birikmiş gelir) sağlar. >[!Örnek] >Son dönemde yapay zeka ve teknoloji sektörünün hızlı büyümesi nedeniyle ürünlerine olan talepte artış yaşayan bir yazılım geliştirme şirketi düşünün. Şirketin geliri ve kârı arttıkça, araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) ve genişleme projelerine yatırım yapmak için daha fazla fona sahip olacaktır. Şirket yeni ürün gruplarına yatırım yapmaya, ek yazılım mühendisleri işe almaya veya pazardaki konumunu güçlendirmek için daha küçük teknoloji girişimlerini satın almaya karar verebilir. Bu yatırım kararları, şirketin yeni yatırım projeleri üstlenmek için mali kaynak ve güven sağlayan daha yüksek gelir seviyeleri tarafından yönlendirilir. Öte yandan, teknoloji sektörü bir yavaşlama yaşar ve şirketin geliri azalırsa, nakit tasarrufu yapmak ve kârlılığı korumak için yatırım harcamalarını azaltmayı seçebilir. # Otonom Yatırım Otonom yatırım, yatırım harcamalarının gelir, faiz oranları veya diğer ekonomik değişkenlerdeki değişikliklerden bağımsız olan bileşenini ifade eder ($I_0$). Bu, diğer faktörlerde hiçbir değişiklik olmasa bile gerçekleşecek yatırım seviyesini temsil eder. Otonom yatırım uzun vadeli faktörler tarafından belirlenir ve ekonomideki kısa vadeli dalgalanmalardan doğrudan etkilenmez. Otonom yatırım, uzun vadeli ekonomik büyüme ve kalkınmada çok önemli bir rol oynar. Ekonominin üretken kapasitesini genişletmeye yardımcı olur ve gelecekteki büyümenin temelini oluşturur. Bu yatırımlar teknolojik ilerlemeyi teşvik edebilir, altyapıyı geliştirebilir ve bir ekonominin rekabet gücünü artırabilir. Politika yapıcılar genellikle çeşitli politika önlemleri ve teşvikler yoluyla otonom yatırımı teşvik eden bir ortam yaratmaya çalışırlar. ## Otonom Yatırımı Etkileyen Faktörler **Teknolojik Gelişmeler** Teknolojik ilerleme ve yenilikler otonom yatırımları yönlendirebilir. Yapay zeka, yenilenebilir enerji veya biyoteknoloji gibi yeni teknolojilerin geliştirilmesi yatırım fırsatları yaratabilir ve otonom yatırımı teşvik edebilir. Firmalar, kısa vadeli ekonomik koşullardan bağımsız olarak, rekabetçi kalmak ve yeni teknolojilerden yararlanmak için araştırma ve geliştirmeye (Ar-Ge) yatırım yapabilirler. **Nüfus Artışı** Nüfus artışı otonom yatırımın itici gücü olabilir. Nüfus arttıkça altyapı, konut, sağlık ve diğer hizmetlere olan ihtiyaç da artar. Firmalar, gelir seviyeleri veya faiz oranları sabit kalsa bile, artan nüfusun taleplerini karşılamak için üretim kapasitelerini genişletmeye veya yeni pazarlara girmeye yatırım yapabilirler. **Hükümet Politikaları** Hükümet politikaları çeşitli önlemler yoluyla otonom yatırımı etkileyebilir. Altyapı yatırımları: Hükümetler yol, köprü veya havaalanı inşa etmek gibi büyük ölçekli altyapı projeleri üstlenebilir ve bu da ilgili sektörlerde otonom yatırımı teşvik edebilir. **Vergi teşvikleri** Hükümetler, belirli sektörlere veya teknolojilere yatırımı teşvik etmek için vergi indirimleri veya krediler sunarak otonom yatırımı teşvik edebilir. **Düzenleyici çerçeve** İstikrarlı ve iş dostu bir düzenleyici ortam kesinlik sağlayabilir ve otonom yatırımı teşvik edebilir. # Sermayenin Marjinal Etkinliği (MEC) Sermayenin Marjinal Verimliliği (MEC), İngiliz ekonomist John Maynard Keynes tarafından ortaya atılan bir kavramdır. Başka bir deyişle, yatırılan son ilave sermaye birimi üzerinden kazanılan beklenen yıllık yüzde getiridir. **İlave sermaye yatırımından beklenen getiri oranını ifade eder.** Başka bir deyişle, MEC, sermaye maliyetini ve gelecekte beklenen getirileri dikkate alarak bir yatırım projesinin beklenen kârlılığını ölçer. $MEC = (R₁ + R₂ + ... + R_n) / (1 + r)ⁿ$ olmak üzere; $R₁, R₂, ..., R_n$ her bir dönem için yatırımdan elde edilmesi beklenen gelecekteki getiriyi, $r$ iskonto oranını / sermaye maliyetini, $n$, getirilerin beklendiği yıl sayısını ifade eder. Firmalar yatırım kararları verirken MEC'i, yatırım yapmanın fırsat maliyetini temsil eden geçerli faiz oranıyla karşılaştırır. Eğer MEC faiz oranından yüksekse, yatırımın kârlı olduğu varsayılır ve firmalar yatırım yapmaya istekli olurlar. MEC faiz oranından düşükse, yatırım kârlı değildir ve firmaların yatırım yapma olasılığı azalır. Burada $r$ paranın zaman değerini dikkate alarak gelecekteki getirileri bugünkü değere dönüştürmek için kullanılır. _Faiz oranı sermaye maliyetinin önemli bir bileşeni olmakla birlikte, sermaye maliyeti hem borçlanma maliyetini (faiz oranı) hem de öz sermaye maliyetini içeren daha geniş bir kavramdır. Sermaye maliyeti, bir şirket veya yatırım için genel finansman maliyetini temsil ettiğinden, genellikle tek başına faiz oranından daha yüksektir._ ##### Hatırlatma: Net Bugünkü Değer (NPV) $NPV = \sum_{t=0}^{n} \frac{C_t}{(1 + i)^t}$ $t$ zamanı (0-n arası), $C_t$ t anında net nakiti (akışı), $i$ reel faiz oranını ifade eder. >[!Attention] $MEC_k = MC_k$ Dengesi >Faizlerin düştüğü bir durumda sermayenin üretimi (TPP) artacaktır ve firmalar tekrardan bir optimizasyon kararı vermek zorunda kalacaktır. Hatırlayalım ki optimum nokta $MC=MR$ eşitliğinde oluşmaktaydı. Eğer MEC her bir ek birim sermayenin üretime katkısını (yani MR'i) ifade ediyorsa, bu değerin ek bir sermayenin maliyetine eşit olduğu nokta da maksimum kâra ulaşması beklenir. Bu noktada, yatırımın ilave ek bir biriminin getirisi yatırım yapmanın fırsat maliyetine eşittir ve daha fazla yatırım yapmak için sebep yoktur. ## Yatırım Talebi ve MEC MEC eğrisi ile yatırım talep eğrisi ile yakından ilişkilidir. Yatırım talep eğrisi *faiz oranı ile yatırım seviyesi* arasındaki ilişkiyi gösterir. MEC grafiğindeki her noktaya karşılık gelen yatırım seviyesi, firmaların söz konusu MEC'de üstlenmeye istekli oldukları yatırım miktarını temsil eder. **MEC eğrisi ile faiz oranının kesişimi ekonomideki denge yatırım seviyesini belirler.** ![[Pasted image 20240318161905.png]] Soldaki grafik, aşağı doğru eğimli MEC eğrisini göstermektedir ki sermaye yatırımının düzeyi arttıkça MEC azalır. Aşağı doğru eğim, daha fazla yatırım yapıldıkça en kârlı yatırım fırsatlarının ilk önce hayata geçtiğini ve sonraki yatırımların daha düşük beklenen getirilere sahip olduğunu ifade eder. MEC eğrisi ile faiz oranının ($r_0$) ifade ettiği nokta sermaye yatırımının denge seviyesini ($K_0$) belirler. $K_0$ düzeyinde MEC değeri faiz oranına eşittir ve yatırımın marjinal getirisi borçlanma maliyetine eşit olduğu için firmaların daha fazla yatırım yapma eğilimi yoktur. Sağdaki grafikte ise MEC eğrisi ile sermayenin maliyetinin kesiştiği nokta ($MC_K$ doğrusu) sermaye yatırımının denge seviyesini belirlemektedir. D noktasında, $MEC = MC_k$ (sermaye maliyeti) ve denge yatırım seviyesi $K_0dır. E noktasında, $MEC>MC_k$, kârlı yatırım fırsatlarının mevcut olduğunu ve firmaların yatırım yapacağını göstermektedir. D noktasından sonra sermayenin marjinal maliyeti marjinal getirisini geçmektedir ($MC_K>MEC$) yani her bir ek birim sermaye getirisinden daha fazla maliyet oluşturmaktadır. ## MEC Eğrisini Etkileyen Faktörler - Sağa doğru bir kaymaya neden olabilecek faktörler (her yatırım seviyesinde sermayenin marjinal etkinliliğinin artması) şunlardır: - Üretkenliği ve verimliliği artıran teknolojik gelişmeler - Gelecekteki ekonomik koşullar ve talebe ilişkin olumlu beklentiler - Vergi indirimleri veya sübvansiyonlar gibi yatırım için teşvik sağlayan hükümet politikaları - Sola doğru kaymaya neden olabilecek faktörlere (her yatırım seviyesinde MEC'in azalması) örnek olarak şunlar verilebilir: - Gelecekteki ekonomik koşullar hakkında artan risk veya belirsizlik - Daha yüksek üretim veya sermaye maliyetleri - Gelecekteki talep veya kârlılıkla ilgili olumsuz beklentiler >[!Örnek] >Konut sektörü için sermayenin marjinal etkinliğini düşünelim. Düşük yatırım düzeylerinde MEC yüksektir çünkü yeni konutlar için güçlü bir talep ve inşaat projeleri için kârlı fırsatlar vardır. Daha fazla yatırım yapıldıkça ve daha fazla konut inşa edildikçe, MEC düşmeye başlar. En kârlı projeler ilk olarak tamamlanır ve sonraki projelerin beklenen getirileri daha düşük olur. Gelecekteki konut talebine ilişkin beklentilerde, belki de nüfus artışı veya artan gelirler nedeniyle, olumlu bir değişim olursa, MEC eğrisi sağa kayar. Bu da her yatırım seviyesinde MEC'in öncekinden daha yüksek olacağı anlamına gelmektedir. Tersi bir durumda, belirsizliğin artması ya da konut piyasasındaki olası bir gerileme gibi beklentilerde olumsuz bir değişim olması durumunda, MEC eğrisi sola kayacak ve her bir yatırım seviyesinde daha düşük beklenen karlılığa işaret edecektir. Kâr beklentileri, vergiler, nakit akışı vb. faktörler değiştiğinde yatırım talebi eğrisi yer değiştirir. ![[Pasted image 20240319073533.png|500]] # Yatırımın Finansmanı ![[Pasted image 20240318165054.png|500]] Firma $I_0$ noktasına kadar kendi iç kaynaklarını kullanacak, yani elindeki fonlarla yatırım yaparak bu fonların faiz gelirinden vazgeçmiş olacaktır. $I_0dan sonra tahvil ihraç edebilir, yani sahiplik hakkı vermeden fon borçlanır. Bu borçlar vadesi geldiğinde firmanın kâr/zarar durumundan bağımsız olarak ödenmek durumundadır. Daha fazla fon ihtiyacı varsa firma hisse ihraç edebilir. Bu durumda sahiplik hakkı da oluşacak ve kâr/zarar durumu artık hisse sahiplerini de etkileyecektir. **Firma piyasa faiz oranı, oluşan riskler ve vadeyi dikkate alarak ideal borçlanma kararını vermeye çalışır.** Hanehalkı, gelirin bir kısmını tüketmek yerine gelecekte kullanılmak üzere bir kısmını tasarruf eder. Bir ekonomide tasarruf edilen miktar bir başkasının yatırım yapması için kullanılabilir hale geleceği için tasarruflar yatırımlara eşit olmalıdır. Bu denge, ekonomide istikrarın korunmasını sağlar. Hanehalkı tasarrufu artarsa, firmaların borç alabileceği ve yatırım yapabileceği ödünç verilebilir fon arzında artış olur.Bu durum faiz oranlarının düşmesine yol açar ve yatırım harcamalarını teşvik ederr.Tasarruflar azalırsa, ödünç verilebilir fon arzındaki azalma nedeniyle faiz oranları yükselir ve yatırımları azaltır. # Hızlandıran Teorisi Hızlandıran teorisi, çıktı ve yatırım arasındaki ilişkiyi açıklayan ekonomik bir kavramdır. Bu teoriye göre yatırım, çıktıdaki değişim oranı ($K/Y$,yani ekonomik büyümenin hızlanması veya yavaşlaması) tarafından belirlenir. Teori, çıktı arttıkça firmaların ürünlerine yönelik artan talebi karşılamak için daha fazla yatırım yapacağını öne sürmektedir. Tersine, çıktı azaldığında, firmalar yatırım harcamalarını azaltacaktır. Hızlandırıcı teoride, beklentilerin rolünü ve firmaların talepte beklenen değişiklikleri karşılamak için sermaye stoklarını ayarlama ihtiyacını vurgular. Matematiksel olarak $I_t = α × (Y_t - Y_{t-1})$ şeklinde gösterilebilir; $I_t$, t dönemindeki yatırım düzeyini $α$, hızlandıran katsayısını, $Y_t$, t dönemindeki çıktı düzeyini $Y_{t-1}$ bir önceki dönemdeki (t-1) çıktı düzeyini ifade eder. *Hızlandıran katsayısı (α) yatırımın çıktıdaki değişikliklere duyarlılığını belirler.* Daha yüksek bir α değeri, yatırımın çıktıdaki değişikliklere daha güçlü tepki verdiğini gösterir. ## Esnek Hızlandıran Model Üstteki yaklaşımda firmaların sabit bir sermaye/çıktı oranı olduğu ve talepteki değişime hızlı bir şekilde adapte olabildiği varsayımı mevcuttur. Ne var ki gerçek hayatta gecikmeler olabilir. Esnek hızlandıran modeli bu durumu ele alarak matematiksel olarak $I_t = β × (K^*_t - K_{t-1})$ şeklinde gösterilebilir; $I_t$, t dönemindeki yatırım düzeyini, $β$, istenen ve gerçekleşen sermaye stoku arasındaki farkın her dönemde kapanan kısmını temsil eden uyum hızı katsayısını, $K^*_t$, beklenen çıktı düzeyi ve istenen sermaye-çıktı oranı tarafından belirlenen t dönemindeki istenen sermaye stoğunu, $K_{t-1}$ bir önceki dönemdeki (t-1) fiili sermaye stoğunu ifade eder. Uyum hızı katsayısı ($β$) 0 ile 1 arasında değişmektedir. Daha yüksek bir β değeri, firmaların sermaye stoklarını istenen seviyeye doğru daha hızlı ayarladıklarını gösterir. Ayarlama maliyeti, gelecekteki talebe ilişkin beklentiler, ilk durumda sahip olunan fazla kapasite, finansmana erişim gibi faktörler buradaki hızı ve süreci etkileyebilir. # Tobin'in q Teorisi Nobel ödüllü ekonomist James Tobin tarafından geliştirilen Tobin'in q teorisi, *bir firmanın varlıklarının piyasa değerini yenileme maliyetiyle ilişkilendiren bir yatırım teorisidir.* *Teori, firmaların varlıklarının piyasa değeri bu varlıkların yenileme maliyetini aştığında yatırım yapacaklarını öne sürer.* Tobin'in q değeri, bir firmanın kurulu sermayesinin piyasa değerinin, bu sermayenin yerine koyma maliyetine oranı olarak tanımlanır. $q>1$ olduğunda, firmanın sermayesinin piyasa değeri yenileme maliyetinden büyüktür ve bu da firmanın yeni sermayeye yatırım yapmak için bir teşviki olduğunu gösterir. $q<1$ olduğunda, firmanın sermayesinin piyasa değeri yenileme maliyetinden daha düşüktür ve bu da firmanın yeni sermayeye yatırım yapmaması gerektiğini ve hatta yatırım yapmayabileceğini gösterir. $q=\dfrac{\text{Kurulu Sermayenin Piyasa Değeri}}{\text{Kurulu Sermayenin Yenileme Maliyeti}}$ Kurulu sermayenin piyasa değeri, firmanın öz sermayesinin ve borcunun piyasa değerini içerir. Kurulu sermayenin yenileme maliyeti, cari fiyatlarla yeni sermaye varlıkları edinmenin maliyetini ifade eder. Piyasanın duyarlılığı, faiz oranları, teknolojik ilerlemeler, ekonomik koşullar (büyüme vb.) daha yüksek bir q'ya yol açarak yatırımı teşvik edebilir.