![[Pasted image 20240422195726.png]] # Dilin Sınırları Wittgenstein’ın şu sözü bazı şeyleri ve son gelişmeleri düşünmeye itiyor insanı; > No supposition seems to me more natural than that there is no process in the brain correlated with associating or with thinking; so that it would be impossible to read off thought processes from brain processes. I mean this: If I talk or write, there is, I assume, a system of impulses going out from my brain and correlated with my spoken or written thoughts. But why should the system continue further in the direction of the centre? Why should this order not proceed, so to speak, out of chaos? Çok da isabetli olmayan Türkçe çevirim (belki — hatta muhtemelen — akademik eserlerde daha iyi bir çeviri vardır); > Hiçbir varsayım bana, beyinde ilişkilendirme ya da düşünme ile bağlantılı hiçbir süreç olmamasından daha doğal gelmiyor; dolayısıyla düşünce süreçlerini beyin süreçlerinden okumak imkansız olacaktır. Şunu demek istiyorum: Eğer konuşuyor ya da yazıyorsam, beynimden çıkan, düşüncelerimle ilişkili sözlü ya da yazılı bir dürtü sistemi olduğunu varsayıyorum. Fakat bu sistem neden merkeze doğru ilerlemeye devam etsin? Bu düzen neden tabiri caizse kaostan çıkmasın? Sessizlik gümüşse sükut altındır diyoruz hep, _peki dil modellerinin sürekli ürettiği ve belirli eylemleri tekrarlaması aslında er ya da geç iktisadi olarak hatalı bir kaynak tahsisine yol açmaz mı? Hayek’e dönelim. Peki nerede susmak gerekir, geldiğimiz noktada batık maliyetleri göze alıp dil modellerini baştan, tekrar tekrar mı eğitmeliyiz?_ # Yanlış Yatırımlar Yanlış yatırımlar (_malinvestment_) Avusturya ekolünde ekonomiyi mahveden olgulardan biri. Bu perspektiften bakıldığında, bir istemde doğru miktarda “bilgi” vermek gerçekten de ekonomik bir optimizasyon anlamına geliyor. Wittgenstein, dilin ancak düşünülebilen şeyleri ifade edebileceğini ve dolayısıyla düşünülebilen şeylerin ancak dille ifade edilebilecek şeyler olabileceğini savunduğna göre, anlamlı bir şekilde tartışılabilecek şeylerin sınırlarını ortaya koymak istemesi normal. Bizim söz gümüşse sükut altındır anlayşımıza da (tam olarak aynı anlama gelmediği aşikar olsa da) paralel düşünmesi tesadüf değil; > Whereof one cannot speak, thereof one must be silent. Wittgenstein’a göre dilin yapısı gerçekliğin yapısını yansıtıyorsa, kelimeler gerçeklerin resimleri olarak işlev görüyor ve cümleler dünyadaki durumları temsil ediyorsa _büyük dil modellerinin stokastik papağanlardan öteye geçmesi mümkün mü? Verimlilikte iyileşmeye yol açsalar bile eninde sonunda yanlış yatırımlara yol açmazlar mı?_ Wittgenstein, kelimelerin anlamlarının sabit olmadığını, ancak belirli insan faaliyeti biçimleri veya “yaşam biçimleri” içinde kullanılmalarıyla belirlendiğini savunmuştur ve dilin daha çok bir araç gibi işlediğini ve anlamının bağlama göre değiştiğini öne sürmüştür. _Bu durumda dil modelleri insanlıktaki değişimlere ne kadar gecikmeyle, ne kadar tepki verebilirler?_ Son dönemde tartışılan Afrika İngilizcesi ve GPT ilişkisini düşünün. Ucuz işgücü için kullandıkları insanlar kendi dillerindeki kelimelere ağırlık verdiler (delve vb. gibi). _Dil modelleri kendi dilleriyle kendi dünyalarını çizmeye başlarsa ve insanlar bu sefer onlara adapte olursa ne olur?_ # Soru **Tek ve aynı gerçekliği ifade eden bir dil yoksa, hangi dilin galip geleceğini piyasa mı belirler, hep öyle mi sürecektir?** Hayek ve Wittgenstein’ın uzaktan kuzen olması kaderin cilvesi midir?